LISTEDEKI MAHKUMLAR
Sabah erkenden kalkip anneannesini uyandirarak ;
-Anneanne yarin babamla annemi gormeye gidecegiz
degil mi ?” diye sordu kucuk Zeynep. “Evet cancagazim, tabiki bu aksam yola
cikacagiz.“ diyordu Hatice Hanim. Belli ki kucuk Zeynep heyecanliydi. “Anneanne
bayramliklarimi da gosterecegiz degil mi?” diye ekledi. Hatice Hanim hafif bir
tebessum ile torununun basini oksadi once sonar hafife yutkunarak:
-Tabi güzelim, tabiki gostereceksin.
Diye ekedi. Aksam olmus hummali bir hazirligin sonuna gelinmisti. Hazirliklar
tamamlanmaya yakin 4 yasindaki Kucuk Zeynep Anneannesine donerek ;
- Anneanne babamla annemin resimlerine bakabilir
miyiz diye sordu.
Hatice
Hanim televizyon konsolunun altindaki cekmeceden albumu cikardi. Zeynep‘i
kucagina alip saclarini oksayarak
-Haydi ac bakalim dedi.
Belli ki Hatice Hanim bu
albumu özel olarak olusturmustu. Fotograflara bakmaya basladilar. Basladilar
ama Hatice Hanim’in gozlerinden birer birer yaslar da suzulmeye baslamisti.
Kucuk Zeynep kocaman yuregi ve minik parmaklari ile anneannesinin gozyaslarini
silerek ;
-Anneanne babam artik calismasa, ben
istemiyorum ogretmenlik yapmasin artik, yanimizda dursun. Hem neden ikisi
birden calisiyor? Annem de calismasin. Yarin
babama kocaman sarilacagim. Yanaklarindan opecegim ve “Babacigim, artik
calisma, evimize gel, beni parka gotur, soz vermistin bana hani, hem beni okula
da yazdiracaktin, okula sen gotur beni.” diyecegim.
Hatice Hanim’a yine buyuk bir vazife dusuyordu.
-Ama yavrum, hani konusmustuk. Biliyorsun
yakinda kardesin olacak. Masraflarimiz artacak. Bu yuzden annen ve baban biraz
daha calismali. Hem ogrencilerini birakip nasil gelsinler? diye ekledi.
Hatice Hanim ve kucuk Zeynep’in cikma
vakti gelmisti artik. Eline aldigi ufak valizi ile “Haydi yavrum, otobuse
yetismemiz gerekiyor.” diyerek Kucuk Zeynep’in elinden tutarak hasret,özlem ve
huzunle yogrulacak yolculuklarina basladilar. Aslinda artik iki haftada bir
ciktiklari bu yolculuga alismalari gerekiyordu fakat alisilabilecek cinsten bir
yolculuk degildi ki. Otobusteki yerlerini aldiklarinda Kucuk Zeynep
anneannesinin bamteline dokunacak tatli ve bir o kadar da cevaplanmasi zor
konusmalarina sorularina tekrar basladi.
-Anneanne neden dedem ile gitmiyoruz hem dedemin
arabasi da var. Bizi o goturse olmaz mi. Uzun zamandir da dedemi göremiyorum,
özledim hem de.
Hatice Hanim‘in esi son
olaylardan sonra kizi Melike Hanim ile gorusmuyordu. Hatta o kadar ki siddetli
bir tartismadan sonra Hatice Hanim’a da son restini cekmisti Hatice Hanim’a “Ya
burada kalir onlari hayatindan silersin ya da bu evi terk edersin.” demis ve
son sözu de bu olmustu. Hatice Hanim da torunu kucuk Zeynep’i alarak kizlarinin evine tasinmis, bir yandan
torununa bakiyor bir yandan ise kizi ve damadi ile de ilgilenmeye calisiyordu.
Aslinda kizi ve damadi dünya tatlisi insanlardi.
Yillarca Türkiye’nin farkli cografyalarinda gorev yapmislar, son olarak da
Buyukelcilerin dahi ismini bilmedigi bir ülkede ögretmenlik yapmaya
calismislardi. Kimin bir ihtiyaci olsa yardima kosarlardi. Yaralari sarmak,
birilerine bir seyler verebilmek,ogretebilmek, faydali olabilmek ugruna
birbirlerini dahi cok az gorebilmislerdi. Ve bir gun tekrar Türkiye’ye geri
döndüler. Cünkü “Size artik orada ihtiyac var, gitmeniz lazim.” denmisti.
Gözyaslari icinde birakip gelmislerdi hicret diyarlarini, kalplerinin yarisini
orada birakarak… Kaderin cilvesine bakin ki döndüktenten bir sure sonar
Türkiye’de bir takim olaylar olmustu: bir gecede darbeci statüsune konulmuslar,
pasaportlarina el konulmustu. O buyukelcilerin, ismini dahi bilmedigi ulkeye
yapmis olduklari seyehatler mahkeme dosyalarina delil olarak konulmustu. Diger
delil ise bir donem maaslarinin yatirildigi banka idi. Tam iki hafta gozaltinda
tutulmuslar, cikarildiklari tiyatroya benzeyen duzmece mahkeme sonrasi terör
örgütü üyesi sifati ile ve kacabilir(!) endisesi ile tutuklanmislardi.
Kucuk Zeynep’in annesi 2
aylik hamile idi ustelik. Sabah safakla birlikte gelen polisler Zeynep’i o gun
oyle aglatmislardi ki. Annesi ve babasinin gidisinden etkilenen Zeynep artik
anneannesinin yanindan bir an olsun ayrilamiyordu.Cunku onun da kendisini birakip gitmesinden korkuyordu. Kendini parcalarcasina aglamasina ve annesine sarilmak istemesine ragmen izin vermemisler ustelik onun da odasina girip tum esyalarini dagitmislardi. Artik nerde polis gorse gidelim buradan diyordu. Karsi komsularina dahi oynamak icin gidemiyor,
aradan gecen yedi ay sonra bile ancak iki kapiyi da acik biraktirmak sarti ile
karsi komsularina gidebiliyor, anneannesinin orda oldugundan emin olmak
istiyordu. Hatice Hanim’in bir emekli maasi bile yoktu. Elli yillik kocasinin
da onu acliga terk etmesinden sonra ancak kizinin arkadaslarinin verdigi bir
miktar para ile geciniyorlardi. Sagolsunlar o arkadaslarida her zaman onlar
icin kosturuyorlar,kolu kanadi kirik bu insanlara acaba nasil destek olabiliriz
derdiyle dertleniyorlardi.
Anne Melike Hanim ise
ertesi gun kizina sarilacak olmanin verdigi heyecanla uyuyamiyor, yarin kizina
neler söyleyecegini dusunuyordu. Aslinda kogustaki hic kimse bu gece
uyuyamamis, kim bilir kacinci kez yarinki acik gorusun hayalini kurmuslardi.
Cunku bu onlar icin zaten bir bayramdi. Sevdiklerine sarilabilmek,arada cam
olmadan gorusebilmek, ellerini tutabilmek meger paha bicilemez guzelliklermis.
Yuzlerinde beliren hafif tebessümlerde bundandi.
Melike Hanim’in kogusu cok
renkli bir kogustu: ögrenciler, ögretmenler, ev hanimlari, akademisyenler, bir
doktor ve bir dis hekimi vardi koguslarinda. Hergun cok yogun aktiviteler ve
kurslarla degerlendiriyorlardi vakitlerini. Mesela; ingilizce ögretmeninin
actigi bir kurs vardi sabah namazindan sonra gonullu olarak isteyenlere
Ingilizce ogretiyordu. Yastik, seccade ve igne iplik kullanarak bebek yapmayi
ögreniyorlardi. Arapca kurs ve Müzakereli Kur’an meali okuma sadece bunlardan
bir kaci idi.
Esi Mehmet Bey‘in kogusunda
da durum farkli degildi. Mehmet Bey kogusunda yeterli yatak olmadigi icin yerde
yatanlar arasinda idi. Gunde sadece iki saat sicak su veriliyordu. Tek bir
tuvaleti ve banyoyu otuz kisi kullaniyorlardi fakat yine de gunlerini bol bol
okuma ve kendilerini yetistirmek icin caba sarf ederek geciriyorlardi. Burayi
bulunmaz bir firsat olarak görüp degerlendirmeye calisiyorlardi. Ögleden sonra
yaptiklari voleybol maclari cok keyifli oluyordu bu arada. Kantinci gardiyan
bir seferinde “On sekiz yildir buradayim, sizler geldikten sonra dolaplara
kilit satamaz olduk, nasil olur inanamiyorum.“ demisti. Kutuphaneci gardiyan
ise yine „Kütüphane isi az olur diyerek bu bölümü secmistim fakat siz geldikten
sonra burada en yogun calisan personel haline dönüstüm, sizin yüzünüzden
emekliligimi isteyecegim.“ Demis, gülüsmelere sebep olmustu.
Iki taraftada semaver caylari
meshurdu. Cay sohbetleri yapiliyor yapilmasina ama her iki kogusta da anneler,
esler veya cocuklar akillara gelince hüzünleniyorlar, gözlerden yaslar
süzülüyordu. Dolaplarindan cikardiklari aile albümüne bakarken gözler doluyor,
icten yakarislar gözyaslari ile semaya arz ediliyordu. Anne ve babaya eger o
hafta kizlari ile görüsürlerse birbirleri ile görüsme imkani verilmiyordu bu
sefer. Imtihan cetindi ama dayanmak gerekiyordu.
Zeynep sabah mahmur gözlerle bu
kaleye benzeyen yapinin önündeydi iste. Hatice Hanim, kücük Zeynep’e
bayramliklarini giydirdi. Gardiyanlarla sakalasarak gectiklerini ust aramasinin
ardindan yerlerini aldilar. Melike Hanimda dünden bitirdigi bebegi ve kantinden
aldigi cikolatarla sabirsizca bekliyordu. Ve iste gardiyan gürültü ile kapiyi
acti, Melike Hanim‘in ismini okudu. Soguk koridorda tum kogus siraya gecirilmis
yan kogus bekleniyordu. Aslinda bu ayni zamanda iki kogusunda birbirlerini
gordukleri fisildasabildikleri iki ayda yasanan tek bir andi.Gardiyanlarin
hizli bir sekilde hadi hadi sesleri esliginde gectikleri demir kapilardan sonra
fotograflarda cekilmisti. Simdi kalpler hizla atmaya baslamisti. Herkes
yuzundeki hafif gulumseyi ve gozlerinden suzulen bir iki damla yasi saklmaya
calisarak numara sirasina girmisti. Numaralar da alindi ve iste o an...
Melike Hanim kizini görünce
tutamadi yine gözyaslarini. Sarildi, öptu, kokladi, agladi, kizimm
diyebildi.Belli ki issiz bir cölde susamis birinin suya kavustugu andaki
duygulari ne ise Melike Hanimda da durum ayni idi. Zeynep’te ise farkli bir
durum vardi. Soguktu, anneannesine yaklasti „Bu annem degil mi anneanne?“
deyiverdi. Belliki aradan gecen zaman etkili oluyordu.
-
Evet yavrum, hani sarilacaktin anneye
hani konusacaktin ya.
Sonrada simsiki sarildi
annesine, hic birakmayacakmis gibi. Bayramliklarini, ayakkabilarini gösterdi.
Annesinin elini öptü. Calismani istemiyorum artik anne,babama da soyleyecegim
yeter artik eve gelin.Söz bundan sonra marketlerde hicbir sey istemeyecegim
size hic masraf cikartmayacagim“ dedi. Bebegini aldi oynadi biraz.
Görüs vakti bitmis ayrilik
vakti gelmisti. Kucuk Zeynep’in yuregi büyüktü ama agir geliyordu artik,
dayanamiyordu hasretlere. Hickiriklar o soguk salonun yagli boyali
acikkahverengi duvarlarinda yankilandi ve eller sonunda ayrildi
birbirinden.Gardiyanlarin mikrofondaki boguk sesleri yankilanmaya baslamisti
heryerde.
-
Anne sana emanet. Diyebildi Melike
Hanim.
Döndü geldi kogusuna ve
iste en zor anlar. Herkes birbirine bir seyler anlatiyordu kim geldi, bir haber
varmi, cocuklar nasildi diye. Melike Hanim‘in iki hafta öncesi gelmisti aklina
kiziyla cama kafa atmaca oynamislardi. Bu cocuklara reva miydi bu zulüm ama
elden ne gelirdi iste. Gözü sütünü lavobada sagan diger bir anneye carpti,
sonra karnindaki bebegine bakti yüregi burkuldu. „Yetis Ya Rabbim!“ diyebildi.
Konusmalar bitti sonrasinda her görüste oldugu gibi herkes yatagina cekildi ve
sessizce agladi.
Melike Hanim ise once
bahceye cikti hava almak icin dikenli tellerin ustunden gecen ucaga takildi
gozleri Allahim bir gun yeniden belki hicret… diyebildi bir iki damla gozyasi
ile.Bir kac bekar ogrenci vardi. Onlar geldi yanibasina. Dusundu ve kalbi ile tasdik
etti. Rabbim bunlar yeni ogrencilerim ve biz seni birakmaya kalksakta sen bizim
ellerimizi birakma diye icten bir dua etti. Kizlara Zeynep’i anlatti once.
Sonra da bir bir onlari dinledi. Gorus sonrasi sok yavas yavas atlatiliyordu.
Baba Mehmet Beyde de durum
farkli degildi. Kizini gorebildigi icin cok mutluydu. Fakat aklindan Allah’im
acaba kizim büyürken yaninda olabiecek miyim sorusu bir kez daha gecti her
gorusten sonra oldugu gibi. Mehmet Beyin bir arkadasi vardi. Kahraman’di adi.
Kahraman iri cusseli fakat bir o kadar duygusal ve narindi. Yatagina cekilmis
sessizce agliyordu. Mehmet Bey gitti yanina durumu sordu. „Abi bizimkiler 6
saat yol geliyorlar elde, avucta yok arabayi satmistim o da bitti
bitecek.Sagolsunlar arkadaslar yardimci oluyorlar ama cok agir geliyor abi
yavrumdan ayri esimden ayri. Baba demeye baslayacak ama yaninda babasi
olmayacak.
Mehmet Bey „Nerde album
resim var mi yeni“ dedi. Beraberce resimlere baktilar. Mehmet Beyin farkli bir
konumu vardi kogusta ona saygi duyuyorlar goruslerine onem veriyorlardi.Belki
de yasi digerlerine gore biraz daha buyukce oldugu icindi. Kahraman dedi sen
gercek bir Kahramansin. Ileride bugunler gectiginde iyi ki bu guzel insanlarla
berabermisim deyeceksin. Oglunda benim babam Haksizlik karsisinda susmadi o
gercek bir kahraman diye senle ovunecek. Ama su icinde bulundugumuz ise cetin
bir imtihan. Evet dersler cikaracagiz ama isyana girmeyecegiz. Sahibimize neden
deme hakkimiz yok cunku sahibimiz o bizim. Fakat kurtulus ve sihhat icin
evlatlarimiz icin dua edecegiz. Burada arinip oyle gidecegiz yanlarina belki
ser gorunen su seyde bizim icin ne hayirlar var Kahraman. Kendimizi birakmadan
Rabbimize sarilacagiz tamam mi deyip Kahramana oyle bir sarildi ki bu Kahramana
da ilac gibi geldi.
Öyle ya kendisinin de bir
ailesi vardi. Dertleri,üzüntüleri fakat burada da ayri bir vazife daha vardi.
Mehmet Bey aksam yatagina cekilince sessizce aglayacakti fakat simdi yapilmasi
gerekenler vardi. Bu kadar zulüm ve kisitlamaya ragmen arkadaslarinin
motivasyonunu yüksek tutmaliydi. Haydi bakalim beyler sesi yankilandi soguk
duvarlarda. Bir yanda nobetci yemekleri hazir ederken ezana basladi.
Battaniyeleri serip guzel bir namaz kilindi ardindan gunun dua nöbetcisinin
yaptigi dua ile arzlar Rabbe yöneldi gozyaslari ile.Sonrasinda da guzel bir
kemalpasa tatlisi ve yeni bir cay sohbeti.
Zeynep
Hani ise otobuse binmis tekrar evin yolunu tutmustu. Irkilerek uyandi mola
yerine varmadan az once . “Anneannne anneanne kalk.” Dedi.
-Noldu kizim neyin var kabus mu gordun
„Hayir rüyamda Peygamberimiz’i(s.a.v) gordum
elimden tuttu. Sen israrla anne ve babani cagiriyorsun kizim ama bak onlari
ozel sectim ben deyip elindeki listeyi gosterdi. Onlarla beraber bizlerin de
adi o listede idi. Simdi istersen cikarayim sen karar ver deyip. Butun orda
kalanlarin odalarini gezdirdi bana iste bunlar benim kardeslerim dedi
bana.Anneanne ben artik istemiyorum gelmelerini ne zaman isleri biterse o zaman
gelebilirler. Bir daha seni de hic uzmeyecegim soz.“ Deyiverdi Zeynep. Anneanne
suzulen gozyaslari icin de bir kez daha sukrederek Allahim sen bizi zayi
etmezsin, bizi dogru yoldan ayirma diyerek Kucuk Zeynep’in basini oksadi
tekrar.
Not:Yasanmis kesitlerden derleme yapilmistir…
….
Yorumlar
Yorum Gönder